EPİ Dördüncü Döngü: 2025 Oturumu

Türkiye’nin dördüncü Evrensel Periyodik İncelemesi (EPİ), Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi EPİ Çalışma Grubu’nun 49. Oturumu kapsamında 6 Mayıs 2025 tarihinde gerçekleştirildi. Bu oturumda Türkiye ile birlikte Kırgızistan, Kiribati, Gine, Lao Demokratik Halk Cumhuriyeti, İspanya, Lesotho, Kenya, Ermenistan, Gine-Bissau, İsveç, Grenada, Guyana ve Kuveyt’in insan hakları karnesi değerlendirildi.

İnceleme Öncesi Süreç

İnceleme sürecine hazırlık amacıyla sivil toplum kuruluşları, ulusal insan hakları kurumları ve uluslararası mekanizmalar tarafından kapsamlı katkılar sunuldu. Türkiye hakkında toplamda 126 rapor — 65’i tekil, 61’i ortak STÖ raporu — 11 Ekim 2024 itibarıyla BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’ne iletildi. Bu raporlar arasında Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun (TİHEK) değerlendirmeleri ile Avrupa Konseyi ve AGİT birimlerinin katkıları da yer aldı.

Bu belgeler temel alınarak BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, 22 Ocak 2025’te STÖ katkılarını özetleyen 10 sayfalık “Paydaş Raporunu”, 4 Şubat 2025’te ise BM mekanizmalarının tavsiyelerini içeren 10 sayfalık “BM Raporunu” yayımladı.

Türkiye, kendi hazırladığı Ulusal Raporu belirlenen süre içinde sunmuş ve bu belge 10 Şubat 2025 tarihinde kamuoyuna açıklanmıştır (rapora erişim bağlantısı).

İnceleme Öncesi Sorular

İnceleme öncesinde, 9 BM üyesi ülke Türkiye’ye yönelik toplam 27 yazılı soru sundu. Bu sorular, insan hakları standartlarına uyum, kadınların ve LGBTI+ bireylerin korunması, yargı bağımsızlığı, ifade özgürlüğü, barışçıl toplanma hakkı, çevre hakları, çocuk hakları, mülteci hakları ve uluslararası sözleşmelere taraf olunması gibi geniş bir tematik yelpazeyi kapsıyordu.

Öne çıkan başlıca temalar şöyleydi:

  • Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetle mücadele: İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin ardından ne tür yasal ve politik adımlar atıldı? Aile içi şiddet ve kadın cinayetleri özel olarak suç olarak tanımlanacak mı?
  • LGBTI+ haklarının korunması: Ayrımcılık yasalarının cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve cinsiyet özelliklerini kapsayacak şekilde genişletilmesi, Onur Yürüyüşü yasaklarının kaldırılması ve nefret suçlarıyla mücadeleye yönelik adımlar sorgulandı.
  • Yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü: Terörle mücadele yasalarının kötüye kullanılmasını önlemek ve yargı üzerindeki siyasi baskıları ortadan kaldırmak için reform yapılıp yapılmayacağı soruldu.
  • İfade özgürlüğü ve medya bağımsızlığı: 2022 tarihli dezenformasyon yasasının ve diğer medya kısıtlamalarının gazeteciler ve muhalif sesler üzerindeki etkisi sorgulandı; basın özgürlüğünü güvence altına alacak önlemler talep edildi.
  • Barışçıl toplanma hakkı: Cumartesi Anneleri, LGBTI+ etkinlikleri, yerel protestolar gibi gösterilere yönelik yasaklar ve kolluk güçlerinin orantısız müdahaleleri hakkında somut önlemler istendi.
  • Mülteci ve göçmen hakları: Gözaltı merkezlerinde yaşanan ihlaller, hukuki destek mekanizmalarına erişim ve koruma standartları gündeme getirildi.
  • Çevre ve iklim adaleti: Temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkının hayata geçirilmesine ilişkin ilerleme soruldu.
  • Çocuk hakları ve eğitim: Erken çocukluk eğitimi, ortaöğretim hakkı ve ergen annelerin eğitim hakkına erişimiyle ilgili politikalar gündeme getirildi.
  • EPİ tavsiyelerinin takibi için ulusal mekanizma: Tavsiyelerin uygulanmasını izleyen, STÖ katılımını içeren, şeffaf ve etkili bir ulusal raporlama ve izleme mekanizmasının varlığı sorgulandı.

İnteraktif Diyalog ve Raporun Kabulü

6 Mayıs 2025’te gerçekleşen interaktif oturumda Türkiye, bu sorulara ve geçmiş dönemdeki taahhütlerine ilişkin olarak yanıtlarını sundu. Sürecin sonunda, 9 Mayıs 2025 tarihinde Türkiye’ye yönelik yeni tavsiyeleri içeren nihai rapor kabul edildi. Oturumlar, BM Web TV üzerinden canlı olarak yayımlandı.

Interaktif diyalog oturumunda 125 BM üye devleti toplam 338 tavsiyede bulundu. Türkiye, bunların içinde yer alan ve Kıbrıs tarafından verilmiş olan 5 tavsiyeyi Kıbrıs’ı tanımadığı ve adanın tamamını temsil etme iddiasını kabul etmediği için reddetti. Yunanistan tarafından verilen bir tavsiyeyi de Türkiye, adadaki varlığının 1960 tarihli uluslararası antlaşmalardan kaynaklandığı ve Türkiye’nin Kıbrıs’taki garantör güç olarak hak ve yükümlülükleri çerçevesinde olduğu gerekçesiyle reddetti.

Geri kalan tavsiyeler konusunda Türkiye Eylül-Ekim insan hakları Konseyi toplatısına kadar pozisyonunu belirteceğini taahhüt etti.